Beyninizin Her Gün Yaptığı 7 Hata
Beyninizin siz farkına bile varmadan hatalar yaptığını biliyorsunuz değil mi?
Aslına bakarsanız siz bu satırları okurken bir kaç tane daha yapmış olması kuvvetle muhtemel.
Evet, doğru okudunuz.
Zihniniz geçmiş deneyimlerine dayalı bir çok ön yargı ile doludur. Bu sadece size olmuyor. Bu gerçek hepimiz için geçerlidir. Demir parmaklıkların orada olduğunu çoktan unutmuş mahkumların parmaklıklar arasından bakması gibi yaşıyoruz.
Doğru sandıklarınız sizi kısıtlamaya ve önyargılarınız görüşünüzü bulandırmaya devam ediyor. Bu ön yargılar karar verme sürecinizi yozlaştırıyor. – Devamlı yapıyor bunu ve işin en kötü yanı bunun çok az farkında oluyorsunuz.
Ama iyi haber şu ki düşünce kalıplarınıza dikkat etmeyi bir düşünce süreci haline getirerek bu yanılsamaları olurken farketmeye başlayabilirsiniz. İşte dikkatinizi düşünce sürecinize odaklayarak üstesinden gelebileceğiniz 7 hata:
1- Önceliklerinizi Belirlerken, İsteklerinize Ulaşmayı, Rahatsız Olmamak İçin İkinci Sıraya Atabiliyorsunuz.
Hiç sinemaya gidip onca para verdim diye berbat bir filmi izlemeye devam ettiniz mi? Yalnız değilsiniz. Gerçekten çoğunluğumuz çok daha iyi bir şeyler yapmak yerine hiç hoşlanmadığımız bir filme katlanarak seyretmeye devam ederiz. Niye? Çünkü paramızın karşılığını almak istiyoruzdur.
Evrimsel bilim bizlerin tehditlerden sakınmak için fırsatlardan sonuna kadar yararlanmaktan vazgeçme eğilimimizin yırtıcı hayvanlar tarafından öldürülme tehlikesi karşısında bize bir şans yarattığıni iddia etmekte. Bu eğilim de zaman içinde bir nesilden sonrakine aktarılarak bugüne gelmiş. Beyin yapınız fırsattan yararlanmayı artırmak yerine kaybı azaltmayı öncelik haline getirmek üzere yapılanmış durumda. Hepimizin ki böyle. Günümüz dünyasında bu gerekli değil. Muhteşem girişimciler dediğimiz insanlar bunu farkedip, yaşamlarının tüm fırsatlarını değerlendirmiş kişilerdir.
Olaylara en iyi yaklaşım yolu; kendinize en çok neyi istediğinizi sormaktır. Bunu her sabah aynaya bakarken kendinize sorabilirsiniz. Bu sayede sizin için en önemli şeylere doğru çekilir ve kendinize hayallerinizi gerçekleştirme fırsatları yaratırsınız.
2- Riskleri Hesaplarken Yanlış Yapıyorsunuz.
Şunu düşünün. Bir yazı tura oyununda şanslar yarı yarıyadır. Diyelim ki havaya atılan para yere düştüğünde peşpeşe 25 defa yazı gelmiş olsun. Bu sefer tura gelmesi olasılığı oldukça yüksektir değil mi? Yanlış! Olasılık oranı yine aynıdır. Değişmemiştir. Hala %50 dir. 25 yazının ardarda gelmiş olması bir sonraki olasılığı hiçbir şekilde etkilemez. Bu gerçeği bilmek geçmiş deneyimlerimizden kaynaklanan mantıksız bir sonuç bekleme eğiliminizi engellemeyecektir. Kumarbaz yanılgısı, düşünce sistemimizdeki bu hatadan kaynaklanır. Bunun basit bir çözümü vardır. Aklınızı başınıza toplayın. Önce derin bir nefes alın. Derin bir nefes almak sizi mantıksız düşünme eğiliminden kurtaracaktır. Sizi bir ara vermek zorunda bırakacak ve mantıklı düşünen yönünüzü dinlemenize olanak sağlayacaktır. Mantıksız ve anlamsız düşünceler arasında kaldığınızda kendinize derin nefesler alacak bir alan yaratın. Sonuçları siz de etkileyici bulacaksınız.
3-Verdiğiniz Kötü Kararların Doğru Olduğuna Kendinizi İkna Edersiniz.
Hiç gereksiz yere satın aldığınız fazladan şeyleri alma kararınızın aslında kötü bir karar olmadığını düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Eğer oldu ise; başınıza gelene bilişsel uyumsuzluk* deniyor.
Birbiri ile çelişen iki düşünceyi zihninizde barındıramadığınız zamanlarda olan duruma bilişsel uıyumsuzluk deniyor. Kendinizi dirayetli kararlar veren biri olarak düşünmek hoşunuza gidiyor ama böylesine berbat bir karar kendinizle ilgili kafanızdaki görüntü ile çeliştiğinde verdiğiniz kararın kafanızdaki görüntüye uygun bir karar olduğuna kendinizi ikna etme çabasına girişiyorsunuz.
Bilişsel uyumsuzluk ile başetmenin en iyi yolu nedir? Yanlış kararlarınızı belli bir mantıksal yaklaşıma oturtmaya uğraşırken düşünce sürecinize dikkat ederek, bunun farkına varabilirsiniz. Bunu farkettiğinizde bilinçli bir gayret ile zaman zaman sizin de yanlış kararlar verebileceğinizi kabul etmelisiniz yeter ki bunlardan ders almayı seçebilesiniz. Dirayetli kararlar veren kişi olmaya sıkıca tutunma ihtiyacınızı bıraktığınızda, yanlış bir kararı kolaylıkla kabul edebilirsiniz. Bundan sonraki aşama ise bu yanlıştan öğrenmektir.
Böylece dikkatinizi vererek, yanlış kararlarınızı haklı gösterme çabasını, yanlış kararlardan öğrenme becerisi ile değiştirmiş olursunuz. Karar verme becerileriniz zamanla çok daha gelişecektir.
4- İnandıklarınıza Uygun Bilgilere Daha Çok Dikkat Edersiniz.
Yeni bir araba aldığınızda ne olduğunu farkettiniz mi? Birdenbire sizinki ile aynı bir çok araba görmeye başlarsınız. Çünkü beyinlerimiz edilgen bir yaklaşımla gerçekliğimizi doğrulayan bilgiyi bulup çıkarır.
Sizinle aynı fikirlere sahip insanlara doğru mu çekiliyorsunuz yoksa onlardan uzaklaşıyor musunuz? Sanırım çoğumuzun arkadaşları bizimle aynı dünya görüşlerine ya da benzerlerine sahip insanlardır. Bunun da bir adı vardır. Doğrulama Sapması. Bizler bildiklerimize, inandıklarımızı doğrulayan bilgilere çekiliriz. Bu da bizim dar kafalı, sınırlı düşünen ve yaratıcılıkta tutuk insanlara dönüşmemize sebep olur. Bizimle aynı fikirde olan arkadaşlara karşı olduğumu sanmayın. Farklı fikir ve inançların da (bunlarla aynı fikir ve inançta olmasak dahi)en az bizimkiler kadar geçerli olabilecekleri olasılığını kabul etmemiz gerektiğini söylüyorum.
Buna nadir rastlanır ama yaratıcılık ve gelişme için gereklidir. Ayrıca aynı şeylere aynı yönden bakma sıkıntısından da özgürleştirir. Eğer doğrulama sapmasının kısıtlayıcı sınırlarından özgürleşmek arzusunda iseniz bu eğiliminize dikkat edip, farkına varmalısınız
5- Seçimi Etkileyen Unsurları Sonuç ile Karıştırıyorsunuz.
En iyi okullardan mezun olanların bu kadar iyi olması; okulun uyguladığı ders programından mı kaynaklanır, yoksa bu okullar öğrencilerini en iyi dereceye sahip olanlar arasından seçtikleri için midir?
Benim oyum, bu okulların seçtiği öğrencilerin başarısının okudukları okuldan çok kendi özelliklerine bağlı olduğundan yana. Fakat siz bu okulların mezunlarının başarısını, öğrenci seçim süreci yerine okulun başarısı olarak görmektesiniz. Bu okullar başarı oranı yüksek ve ne olursa olsun başarıyı yakalayacak öğrencileri seçerler.
Dünyaca ünlü sporcular yoğun çalışma programları sayesinde onlara ün getiren bedenlere sahip olmazlar. Bunun tam tersidir. Onlar bu kadar başarılı olmaya uygun beden yapısına sahip oldukları için yoğun çalışma programı sayesinde onlara başarıyı getiren fiziki yapıya ulaşırlar. Başka bir deyişle; onların fiziksel yapısı seçilmelerinde etken olmuştur. Yani asıl sonucu yaratan çalışma programı değildir.
Peki, burada sorun olan nedir? Çünkü yanlış unsurlara bel bağlayarak başarılı sonuç elde etmeyi beklemektesiniz.
Bir başka örnek daha; İncecik bir genci bolca kalori içeren bir ürün ile reklamlarda görmek, bu ürünün sizin için de iyi olacağı hissine kapılmanıza sebep olur. Bunun gerçek ile uzaktan yakından ilintili olmadığını hepimiz biliyoruz. Değil mi? Yine de reklamlarda gördüğümüz şekerli ürünlerin, bizi sahip olmayı hayal ettiğimiz o mükemmel vücuttan uzaklaştıracak şekilde, etkilemesine izin veriyoruz.
Buna karşı ne yapabilirsiniz? Dışardan görünüşüne göre değerlendirmeyi bırakın. Bombardıman edildiğiniz bilgilerin içeriğini sorgulamayı alışkanlık edinin. Daha önemlisi bu bilgilerin sizin davranışlarınızı nasıl etkilediğine dikkat edin.
6-Algılarınızın Yönlendirilmesine İzin Veriyorsunuz.
Etiket fiyatından %20 indirim yapıldığı ya da bir gün önce 100TL olan fiyatın sadece bugün bir günlüğüne 50TL ye indirildiği için bir şeyler satın aldınız mı? Kelepir!
50TL verdiğiniz şeyin asıl değerinin 20TL olduğunu söylesem hala kelepir olduğunu düşünür müydünüz? O kadar da değil sanırım. Sadece Çapalama Etkisinin bir kurbanısınız.
Çapalama Etkisi; sizin ilk algıladığınız bilgiye gereğinden fazla güvenmenizden kaynaklanan bir bilişsel yanılgıdır. Alınan ilk bilgi kırıntısı dayanak kabul edilir – Çapa. Mağazalar sizi alışverişe ikna etmek için daima kullanırlar. Asıl fiyatı 100TL olan bir ürünün sadece o gün için 50TL ye inmesi sizi o ürünü almaya ikna edebilir ama baştan beri 40TL etiketi olsa bunu yapmazdınız. Bilinçaltınız görmüş olduğunuz o ilk 100TL ‘nin etkisi ile karar vermenize sebep olur. Zihnimiz karşılaştırmalarla karar verir. Başka bir bilgi olmadığında bilinçaltımız ilk bilgiyi doğru kabul etme eğilimindedir.
Bu eğilimin üstesinden nasıl geleceğiz? Öncelikle Çapa Etkisinin farkında olun. İlk gördüğü değeri bilinçaltınızın doğru kabul etme eğiliminin bilincinde olun. İlk bilginin nereden geldiğine dikkat edin.
Konu yine dikkatinizi o an içinde olanlara vermenin ve farkında olmanın önemine gelir. Tam anlamıyla anda olmak, ilgili tüm ayrıntılara dikkat edebilmenizi sağlayacaktır. Anda ve burada olmak. Bu da sizin karar düzeneğinizi geliştirmeniz anlamına gelmektedir.
7-Şaşırdığınızda Dikkatinizi Toparlayamıyorsunuz.
Karşınıza haddinden fazla seçeneğin geldiği ve sizin de karar veremediğiniz zamanları hatırlıyor musunuz? Seçenek bolluğu çelişkisine hoşgeldiniz.
Önümüze çok fazla seçenek serildiğinde sıklıkla seçim yapamıyoruz. Şaşırıyor ve herşeyi olduğu gibi bırakıyoruz. Bazı zamanlarda da herhangi bir seçimi yapıyoruz ki olsun, bitsin. Günümüzün bilgi trafiği yoğunluğu içinde bu büyüyen bir soruna dönüşüyor.
Çözüm? Seçenekleri daraltın. Sistemli bir şekilde, seçenekler altında ezilmeden önce, ilgisi olmayanları seçenekler arasından çıkartın. Durum içinde ve o anda ne istediğinize odaklanın, seçeneklere değil. Hedefe odaklanmak size yardımcı olacaktır.
Bunu en iyi şekilde yapmanın yolu; kendinize sıklıkla ne istediğinizi soruyor ve bunu yanıtlıyor olmanızdır. Bunu yaptığınızda reklamlar yolu ile üstünüze gelen bilgi trafiği içinde gereksiz olanların ilgi alanınıza dahi giremediğini farkedeceksiniz. İstediklerinize daha çok zaman ve enerji ayırıyor olduğunuzu ve anlamı olmayan dikkat dağıtıcıların daha az dikkatinizi cezbedebildiğini göreceksiniz.
Zihnin Hatalarına Karşı Odaklanmanın Sırrı
Benim adına RaKaMu dediğim, insanın içinde bulunduğu herhangi bir durumda, kendi seçtiği hedefe veya sonuca odaklanmasını sağlayan mucizevi meditatiftrans yöntemi ile hem zihninizi, hem bilinçaltınızı ve hem de konu ile ilgili diğer ayrıntıları yönlendirebilir hale gelebilirsiniz. RaKaMu, nefes, zihin, çapa ve odaklanma gibi gerekli becerileri geliştirmenizi ve bunu her yerde ve her zaman yapabilmenizi sağlayacaktır.
*Bilişsel uyumsuzluk teorisi: Leon Festinger’in, birbiriyle çatışan tutumların, inançların, kanıların, vb. bir gerilim ve rahatsızlık duygusu yarattığı ve tutum değiştirmenin altında yatan güdünün de işte bu çatışmayı ortadan kaldırmaya yönelik güdülenim olduğu teorisi. Bu teoriye göre tutarlılığın sağlanması için tutulan yol, sıklıkla en kolay yol olmaktadır. Festinger’in klasik uyumsuzluk çalışmasında uzunca bir süre sıkıcı bir işle uğraşan denekler, kendilerinden sonra gelen deneklere yaptıkları işin çok eğlenceli olduğunu söylemeye zorlanmıştır (uyumsuzluk=yalan söyleme; çoğu insan kendisine bir yalancı gözüyle bakmaz). Bunu yapan deneklere 1’er veya 20’şer lira para ödülü verilmiştir. Bu deneyin ortaya çıkardığı sonuç, beklenenin tersine, son derece şaşırtıcı olmuştur. En büyük yalanı, sadece 1 lira alanlar söylemiştir (‘muhteşem, olağanüstü eğlenceli, vs.’). Buna karşılık 20 lira alanlar işi pek abartmamıştır (‘pek de eğlenceli değil,’ vs.). Bu bilgilerden sonra, farkı yaratan şeyi anlamak zor değil. 20 lira alanlar, ‘para için yalan söyledim’e yönelmiştir. Buna karşılık 1 lira alanların işi zordur. Neden yalan söylediklerini kendi kendilerine açıklamak zorundadırlar. Bu da zor olduğu için, Yara alan öz-saygılarını onarmak adına, ‘aslında eğlendiklerine’ inanmışlardır, yani tutumlarını değiştirmişlerdir.