GÖBEKLiTEPE ŞAMANLARI VE SÜTUNLARA İŞLENMİŞ ERK HAYVANLARI
Özet
Göbeklitepe tapınakları gelişigüzel yapılmış, fikirsel arkaplanında ilkel temalar görülebilen bir yer değildir. Göbeklitepe kazı başkanı Klaus Schmidt’e göre bu tapınaklarda Neolitik Dönem şamanizminin birtakım ritüelleri gerçekleşmiş olabilir. Tapınakları oluşturan dikilitaşlar üzerinde işlenmiş olan turna, boğa, kurt, yılan gibi hayvan motiflerinin bu tapınaklarda dini ritüel gerçekleştiren şamanların erk hayvanları olabileceği vurgusu bu makalenin esas konusudur.
1.Şamanizm
Çok eski zamanlardan beri insanoğlu, Tabiat Ana’nın çocuklarıyla iletişim içinde olagelmiş, onun oluşturduğu o görünmez ama çok hassas denge içinde kayalarla, ağaçlarla, ırmaklarla, dağlarla, hayvanlarla yani doğanın tümüyle kendi varoluşunun belli bir akış içinde olduğunu keşfetmiştir.
Yaratılış döngüsü içinde anlamlandırdığı Yüce Ruh kavramının ona hayvanlar aracılığıyla acıma, koruma, şefkat, saygı duygularını ihsan ettiğini düşünerek, tüm bunların hayatını yönlendirdiğini düşünmüştür. Paleolitik Çağ’a tarihlenen hayvan kemiği buluntularının dinsel amaçlı sunular olduğunun anlaşılması, insanoğlunun dinsel-kültürel gelişiminde hayvanların rolüne dikkat çekmektedir. Başta Sibirya ve Ural-Altay halkları olmak üzere, eski çağlardaki ilkel toplulukların öbür dünyayla ilişki kurma, hastalarına şifa arama ve hastalığın bu halklara göre yerin altına inerek
kayıp olan ruhu geri getirme eylemlerinde çok önemli işlevler yüklenen hayvan kemiklerinin, insanoğlunun geliştirmiş olduğu şamanizm denilen inanç sisteminde vazgeçilmez bir yeri vardı ve halen de vardır.
İngiliz antropolog Sir Edward Taylor büyücülük ve dinle harmanlanmış bu döneme “Animizm (Canlıcılık)” adını verir. Ona göre ilk çağ insanı hayvanlardan başka bitkilerin de ruhu olduğuna inanmıştı ve bu düşünce evrensel bir niteliğe sahipti. Taylor’un bundan başka değindiği önemli bir nokta daha var ki o da ilkel insanın yabanıl hayvanlarla görüşürken, onları avlamadan önce bağışlanma dilemeleri veya atalarının ruhlarını taşıdığına inanarak bir tür vicdan muhasebesi yapmalarıdır. Şamanın öteki dünyayla veya hayvanların ruhlarıyla olan ilişkilerinde Totemcilik anlayışını da buluruz. Totemcilik insanla hayvan veya bitki gibi doğal nesneler arasında bağ olduğu inancına dayanır. Kuzey Amerika’daki yerli kabileler bu bağ inancını boyalı ve oymalı ve üzerinde simgesel anlam taşıyan hayvan resimleri bulunan, totem denilen bir ağaç kütüğü dikerek göstermektedirler.
Nevill Drury’e göre şamanlık bir görü (vision) geleneğidir; doğal dünyanın tanrı ve imgeleriyle bağ kurmaya yarayan değiştirilmiş bilinç konumlarının eski bir kullanım pratiğidir.3 Tarihsel olarak şamanizm, hayvanların insan yaşamında ve hayatta kalmada can alıcı bir rol oynamış olan kabile kültürlerinde gelişmiştir. Dünyanın hemen tüm yaratılış öyküleri, hayvanların gezegenimiz üzerinde bizden daha uzun süredir var olduğu ve bu yüzden de bizim gözümüzde ilk göz ağrısı olma değerini taşımakta oldukları noktasında birleşirler. Onlar yeryüzünü, aralarındaki sıkı ilişki nedeniyle çok yakından tanırlar. Ormanların, suların, dağların ve çöllerin kısacası insanların seyrek de olsa denk geldiğinde tehlikelere atıldıkları yerlerin saklı derinliklerinde gizli hayatları vardır.
2.Şamanların Erk Hayvanları
Şamana göre doğadaki her şey canlıdır ve içinde kendi erkini ve bilgeliğini taşır. Bu yüzden de her hayvan şamanist uygulamaların vazgeçilmez ögesidir. Şamanın atıldığı her tehlikede adeta onun şansı ve koruyucusu gibidir. Buna dayanarak da, şamanlar herkesin bir erk hayvanının olduğuna ve bu hayvanın gücünü ve bilgeliğini o kişiye aktararak onu hastalıklardan ve kötülüklerden koruduğuna inanırlar. Onlara göre sahip olduğumuz her hayvan erkimize erk katar ve böylece hastalıklar ve olumsuz enerji bedenimizden içeri giremez. Her insan bu koruyucu erk hayvanlarının en azından birkaçına sahiptir, aksi durumda insan çocukluğundan çıkamaz. Şamana göre, eğer bir erk hayvanı kişiyi terk eder ve yerini başkası almazsa, o kişi hastalıklara ve talihsizliklere açık duruma gelir. Sürüngen olsun, memeli olsun, deniz veya kara hayvanı olsun, her hayvan erk hayvanı olabilir. Örneğin, Sibirya şamanları ayı, kurt, tavşan, baykuş gibi kuşlarla yakınlık kurarken; Yakutlar boğa, kartal ve ayıyı en güçlü yandaşı olarak görür.
Genellikle şaman, koruyucu ruhunu gece saatlerinde açık havada beklerdi. Ruh hayvan, kuş, balık arasıra insan görünüşünü alıp şamanın karşısına çıkardı. Koruyucu ruh ile görüşme şamana herhangi güce sahip olma imkanı verirdi. Ruh, kamı hastalıklar ve düşman güçlerinden korurdu.
Koruyucu ruha kavuşmuş şaman çeşitli hastalıklar tedavi edebilir ve kehanetler yapabilirdi. Ayı olsun, kuzgun olsun, fare olsun, çizgili sincap ve yunus olsun, şaman belirli bir hayvan ruhunun dostluk kurabileceği belirli bir insanı arayıp durduğuna inanır, çünkü aralarında karşılıklı bir gereklilik vardır ve her biri öbürüne, onun birçok var oluş alemindeki yolculuğu süresince desteğini ve yardımını sunabilir. Şamana göre iletişim içinde olduğumuz bir hayvan dosta sahip olmak, olağan bilinç düzeyimizin ötelerindeki sıra dışı alemlerde hala var olan “zamanın dışındaki bir zamana”, ilk zamana, düşler zamanına, yaratılış zamanına yeniden girmenin ilk adımıdır. Erk hayvanı, şamanın “alter egosu”dur. Şamanist ayin sırasında onu taklit eder ve onunla bir olur, bilinmeyen dünyalara onunla iner veya çıkar, o, onun yol arkadaşıdır. Ondan güç alır ve şifa ve/veya bilgi ister.
3.Göbeklitepe’de Şamanizm
Göbeklitepe tapınaklarında neredeyse her dikilitaşta figürler, hayvan sembolleri ve soyut semboller yer almaktadır. Yılan, boğa, yaban domuzu, turna, tilki, kurt gibi hayvanlar en sık karşılaşılan motiflerdir. Örneğin, Göbeklitepe A tapınağı Yılanlı Dikilitaş Yapısı adıyla bilinir. Dikilitaş tamamen yılan motiflerinden oluşmuştur. Dikilitaş 2’de boğa, tilki ve turna motifleri birarada bulunmaktadır. B tapınağı merkezi dikilitaşlarında tilki kabartmaları bulunmaktadır. Dikilitaş 6’da bir sürüngen motifi ve hemen altında yukarında aşağı doğru süzülen bir yılan motifi görülmektedir.
Dikilitaş 10’da tilki kabartmasının altında bir yaban domuzu ve üç kurt figürü yer almaktadır. C Tapınağı Yaban Domuzu Evi olarak bilinir. Dikilitaş 12’de yaban domuzu figürünün üzerinde beş adet kuş motifi, altında ise bir tilki motifi bulunmaktadır. Ayrıca, Dikilitaş 12’nin hemen yanında yaban domuzu heykeli keşfedilmiştir. D Tapınağı ise Taş Çağı Hayvanat Bahçesi olarak bilinir. Bu tapınakta çok sayıda hayvan motifi vardır ve hayvanlar genelde gruplar halinde betimlenmiştir.
Göbeklitepe’de kare formlu tapınakların birinde Aslanlı Dikilitaş denilen bir yapı da göze çarpmaktadır. Görüldüğü üzere, Göbeklitepe hayvan motifleri bakımından oldukça zengindir.
Tapınakları kazan arkeolog Klaus Schmidt’e göre Göbeklitepe, şamanist ritüellerin uygulandığı bir tapınak kompleksi olabilir. Schmidt’e göre etnografik olarak belgelenmiş şaman avcı topluluklardaki işleyiş, aynı temel örneğe göre gerçekleşir. Dansla ve sıkça uyuşturucu kullanımıyla trans hale geçmeye çalışılır. Trans halinde ise, bir hayvan olunduğuna inanılır ve bu güçle diğer dünyalarla ilişki kurmaya çalışılır. Yani, dans ritüelinin en önemli parçasıdır. Eğer bu olay resimsel olarak betimlenmek istenirse, dans, neredeyse zorunluluktan ötürü, iki ayaklı insan gövdesiyle gösterilebilir. Hayvan başı, hayvana dönüştüğünü ortaya koyar. Schmidt, insan gibi çöken turna kuşlarının da bu şamanist bağlamın içinde değerlendirilebileceğini düşünmektedir. Ona göre, Göbeklitepe’deki hayvan motiflerinin belirlenen bir sahne çerçevesinde yanyana bir arma düzeninde sıralanmış olduğu görülmektedir.8 Schmidt’in bahsettiği hayvan biçimli armalar Türk kültürünün ongunlarını fazlasıyla çağrıştırmaktadır.
Ongun, Gök Tanrı inancında önemli bir yer tutar. Ongun, bünyesinde kutsal bir ruh barındıran varlıktır. Bazı kavimler ongun olarak totem de kullanabilir (Nevali Çori ve Göbeklitepe’de şimdilik birer adet totem direği bulundu). Ön-Türk boyları ve daha geç Türklerde de devam ettiği şekliyle her boyun kendine has, o boyun sembolü olan bir ongunu bulunurdu. Ve ongunlar genellikle o boyu kötü ruhlardan koruduğuna inanılan bir hayvan olurdu. Ongunlarda ataların ruhları da barınabilirdi. Ongun, Gök Tanrı’nın yeryüzünde kendini gösterme biçimlerinden biri olarak da düşünülürdü. Ongun olarak seçilen hayvanlar genelde dağ keçisi, koç, geyik, boğa, kaplan, kurt, kartal, at, turna vb. hayvanlardı. Ongunlar Türk boylarının bayraklarında da resmedilirdi.
Özellikle C tapınağında yukarıdan bakıldığında bir şaman labirenti izlenimi verir. Labirentler, şamanın öteki dünyaya yolculuğunda geçiyor olduğu yolları ve zorlukları ifade eder. Labirent sembolü kutsal yol olarak da bilinir. Labirentler, göğün katlarını da temsil eder. Çünkü şamanlar öte aleme, yaratılış noktasına yolculuklarında göğün katlarını tek tek geçerler. Tanrıya ancak gök katları geçilerek ulaşılabilir. Şamanlar Tanrının mekanı olan kutup yıldızına ulaşmak için işte bu labirentleri kullanırlar.
4.Göbeklitepe’nin Erk Hayvanları
Göbeklitepe tapınaklarında ölülerin bedenlerinin akbabalara verilmesi de şamanik bir ritüel olarak değerlendirilebilir. Akbaba şamancılığı Erken Neolitik Dönemin ölü tapınmasında kilit bir öneme sahiptir. Akbaba resimlerine Çatalhöyük, Nevali Çori ve Göbeklitepe gibi yerlerde rastlanılmıştır.
Bazı şamanlar şamanik ayin sırasında söz gelimi bir ayının postuna bürünerek, ayının sahip olduğu gücü kötü ruhları kovmada kullanıyordu. Durum böyle olunca hayvan bir kutsallık mertebesine yükseliyor ve onun söz gelimi pençesi veya dişini bir süs aracı olarak kullanarak da bu gücün sürekli onunla birlikte olmasını sağlıyordu.
Göbeklitepe’nin bir tepenin zirvesine yapılmış olması da şamanik açıdan değerlendirilebilir.
Dağların zirveleri şamanlar açısından ruhların makamı olarak görülmekteydi. Göbeklitepe tapınaklarının bir dağın zirvesinde yer alan şaman ritüel tapınakları olmasının yanı sıra bu tapınakların bir şaman okulu vazifesi görme olasılığı da dikkate alınmalıdır. Örneğin, bazı
şamanlarda dağ ruhlarının onun canına basması yüzünden hastalandığı inanışı bulunur. Hastalığın nedenini öğrenmek için o tecrübeli bir şamanla görüşür, bunun ardından özel tören düzenlenirdi. Tören sırasında şaman, denenen kişinin canını alıp bütün şamanlarını koruyan kutsal dağın sahibine gelirdi. Dağ sahibi canı inceledikten sonra bu kişinin şaman olup olmayacağına karar verirdi.
Göbeklitepe dikilitaşlarının bazısında hiç hayvan figürünün bulunmuyor olması, bu dikilitaşların henüz şaman olamamış veya bir üst seviyeye çıkmaya henüz hak kazanamamış çaylak şamanları temsil edip etmediği sorusunu gündeme getiriyor. Özellikle D tapınağında 12 adet dikilitaş bulunur. Türk kültüründe ise 12 şamanlı semah töreni denilen bir şaman ritüeli bulunurdu. Bu tapınakta merkezde yer alan dikilitaşlar acaba şamanların kendi mitolojisi bünyesinde inanmış oldukları ilk şamanlar mıydı? Türklerin 12 hayvanlı takviminde yer alan 12 hayvanın 9’u Göbeklitepe dikilitaşlarında da yer aldığını burada belirtmekte yarar var. Türklerin 12 hayvanlı takvimindeki hayvanlar şamanların geçmiş dönemlerinden miras kalan erk hayvanları olabilir mi?
5.Sonuç
Göbeklitepe’de yer alan hayvan figürlerinin bu tapınakta ritüel gerçekleştiren şamanların erk hayvanları olması azımsanmayacak bir olasılıktır. Şamanları temsil edebileceği düşünülen dikilitaşların çoğunda hayvan figürleri bulunması her şamana özel erk hayvanının bulunduğu
anlamına gelir ki bu normaldir. Bazı dikilitaşlarda çok sayıda hayvan figürünün bulunması bazı şamanların birden fazla erk hayvanına sahip olduğu anlamına gelir.
Eski Çağ insanlarının hayvanları, bilgelik ve bilgi taşıyan ve insanların erişebilmek için uğruna çok mücadele etmesi gerektiği öteki dünyayla sezgisel bir ilişkisi olan ilahlar veya ilahların bir sureti olarak görmesini yadırgamamak gerekir. Atalarımızın hayvanlara birer eğitici, dost ve hayatın gizemlerini çözmede birer kılavuz olarak bakmış olması şaşırtıcı değildir. Kahramanın yolculuğunda hayvanların içten dostluklarıyla ilgili sürekli üretilen halk ve peri masalları, hayvanlara olan bağımlılığımızla ilgili bu daha kadim şamanist bilginin kanıtını oluştururlar.