Yitirilen Deha
Çocuğunuzun bir dahi olarak doğduğunu biliyor muydunuz?
Tüm Çocukların Birer Dahi Olarak Doğdukları ama Yetişkin İnsan Olma Sürecinde Bu Özelliklerini Yitirdiklerinin Kanıtı
YİTİK DEHA
Bir Harvard araştırmasının bulguları çocuklarımızın gerçek potansiyeli hakkında fikrimizi değiştirecek nitelikte.
Bu araştırmanın başkanlığını yürüten kişi Howard Gardner, Harvard Üniversitesinin ünlü idrak ve eğitim Profesörü. Howard Gardner çoklu zeka teorisini açıklayan devrimci nitelikte bir psikolog.
Gardner IQ testlerinin insan zekasını tam anlamıyla tanımlayamadığını ortaya atmış ve zekayı yedi farklı boyutta tanımlamıştır. Çalışmaları insan zekası konusunda devrim yaratmıştır. Farklı tür zeka anlayışı Howard Gardner’ ın çalışmaları sayesindedir.
Fakat sonra yaptığı çalışmalar çok daha önemlidir…
Bütün Çocuklar Dahi Doğar
Uzunca bir süre dehanın genlerle geçen bir miras olduğuna inanıldı. Özellikle Watson and Crick yaşamı programlayan DNA nın gizemlerini ortaya çıkardıktan sonra. Bu buluş ile, insanlar kişinin doğuştan zeki ya da bundan yoksun dünyaya geldiğine inandı. Aynen göz rengi gibi.
“Deha
isteyerek
hatırlanan
çocukluktur”
– Pierre Charles Baudelaire –
Sıfır Projesi Nedir? Keşfettikleri Önemli Bulgu Neydi?
Howard Gardner devrim niteliğindeki çoklu zeka teorisini daha da ileri taşıdı. Harvard da Sıfır Projesi adıyla konularında lider psikologların yürüttüğü araştırmalar neticesinde elde ettikleri bulgular psikoloji dünyasını derinden sarstı.
Sıfır Projesinin amacı; öğrenme, düşünme ve yaratıcılığı anlamak ve geliştirmekti. Araştırma sürecinde programın büyük bölümü mucizevi, dahi çocukları incelemeye ayrılmıştı. Ayrıca bebeklerde zekanın ölçülebilmesi için testler geliştirmek hedeflenmişti. Araştırmacılar daha büyük yaşlarda çocukları da testlerden geçirdiler. Bebekler ve çocuklar üzerinde uzaysal, dokunsal, müzikal, kişiler arası, kişilik içi, matematiksel ve iletişimsel zekaya ilişkin farklı testler uygulandı.
Akıl almaz sonuçlara vardılar. Öncelikle zekanın ve dehanın genlerle sadece çok az sayıda insandan çocuklarına geçen bir miras olduğu fikri tamamen çürütülmüştü. Dehanın yalnızca egzantrik ve nadir insana bahşedilen bir özellik olduğu efsanesi kökünden sökülüp atılmıştı.
Nerdeyse her çocuk çoklu zekanın bir çoğunda bir dahi olarak doğuyordu.
Evet, sizin çocuğunuz, daha minicik bir bebekken, “dahi çocuk” özellikleri diye tanımlanan matematik, müzik, yaratıcılık ve diğer yetenekleri içeren bir kapasiteye sahip.
Fakat… Sıfır Projesi araştırmacılarının bulgularına göre yirmi yaşına kadar nüfusun sadece % 10 u dahi özellikleri gösteriyordu ve hatta yirmi yaşından sonra bu oran % 2 ye düşüyordu.
Up to the age of 4, almost all children were
geniuses in multiple frames of intelligence.
Yitik Deha
DOĞA DEĞİL, YETİŞTİRMEK
DEHA NEDEN YİTİRİLİR?
Çocuklarımızı yetiştirirken BİRŞEYLER %98 inin bu doğal yeteneklerinin zihinlerinden SİLİNMESİNE sebep oluyor.
Harvard Eğitim Üniversitesi (Harvard Graduate School of Education) araştımacı psikologlarının çalışmaları sonucunda keşfettikleri gerçek; 4 yaşına kadar neredeyse tüm çocukların dahi yeteneklerine sahip oldukları ama yaş ortalaması arttıkça yeteneklerin oranının azaldığı ve 20 li yaşlar ve ötesinde nüfusun yalnızca % 2 lik bir bölümünün dahi yeteneklerini koruyabildikleri olmuş..
Ne Oluyor? Deha Yitiminin Sebebi Ne?
Genler olamaz. Neredeyse her çocuk bir dahi olarak doğuyorsa, yanıt doğada değildir. Geriye kalan mantıklı tek seçim yetiştiriliş şeklidir.
Doğuştan Değil, Yetiştirme Biçiminden.
Öyleyse aranan yanıt nerede? Bir çocuk büyürken içinde bulunduğu çevrenin hangi etkenleri dahice yeteneklerini yitirmelerine neden oluyor? Göz ardı edilemeyecek bir sonraki soru ise; Doğuştan varolan bu dahi kapasitenin sürekliliğini garanti altına almak adına yapılabilecek birşeyler olup olmadığıdır.
Bilimsel araştırmacıların bulguları da dikkate alındığında çocuklarımız ve geleceğimiz için bu sorulara yanıt aramak kesinlikle kaçınılmaz.
Dahiyi Yeniden Uyandırmak
Her kişi sadece uyandırılmayı bekleyen birer dahidir.
İÇİMİZDEKİ SİHİRİ BULMAK
Hangi yaşta olursa olsun her kişi istediği sürece içindeki yaratıcı güce başvurabilir. Doğumunda orada olan ve yıllar içinde baskı altında tutulmuş dahiyane yeteneklerini harekete geçirebilir ve onları yaşamının seçtiği her alanında kullanabilir. “Çıkmadık canda umut vardır” sözü her anlamı ile bu konu için de doğrudur. Her zaman ve her yaştaki insan için geçerlidir.
Günümüzde kişisel gelişim alanında onca atılım, gelişme ve farkındalık olmasına rağmen asıl odak noktası olması gereken en önemli kitle-Çocuklarımız.
Bugün, insanın farkındalığı, kendini geliştirmesi ve mutluluğu sonuçta topluma daha yararlı bir birey olması adına yapılan tüm yatırım ve çalışmalar bakıldığında odağın yetişkinler olduğunu görüyoruz. Evet tüm bu yetişkinler gerçek potansiyellerini canlandırmak adına yaşamlarının bir yerlerinde, bir şekilde kaybettiklerini düşündükleri içlerindeki o mucizeyi arıyorlar. Yeteneklerini gün ışığına çıkartacak, arzuladıkları, hayalini kurdukları yaşama doğru atılmanın yolu için uğraş içindeler.
Bu noktada, yaşamın bir yerlerinde yitirilen bu mucize neden daha oradayken korunsa, büyümesine, gelişmesine izin verilseydi çok daha muhteşem olmaz mıydı? Böylesine bir mucize için yıllar sonra arayış ve yeniden canlandırma yerine en başından konuya el atmak mantıklı değil mi?
İnsanlara erken yaşlarda daha birer çocukken el uzatılması çok daha mantıklı, ekonomik ve topluma yararlı bir yaklaşım olmaz mıydı?
İhmalkarlığın sonucu olarak insanları iyileştirmeye uğraşırken yine aynı hatayı tekrarlamıyor muyuz? Tedavi etmeye verdiğimiz önemi önleyici tedbirlere vermeyerek hatamızı sürdürmüyor muyuz? Yardım etmeye çalıştığımız yetişkinler de bir zamanlar tam kapasite ile doğmuş birer bebekti. O zaman çocuklarımız için gereken önlemlerimizi neden hala göz ardı edelim ki…
Bu konuda atılacak ilk adım da; Yitik Deha dediğimiz bu olgunun sebeplerini bulmak olmalı.
Deha Yitimini Durdurmak
Çocuklarımıza El Uzatmak, Geleceğimize El Uzatmak Değil midir?
ERKEN MÜDAHALE ÇOK ÖNEMLİ
Yaşadığımız gezegenin en önemli bölümü çocuklarımızdır. Onlar geleceğimiz. Onların bu dahiyane yeteneklerini yirimelerini önlemek çok önemli. Dahiyane yetenekler her yaşta yeniden canlandırılabilir ama erken müdahale çok daha iyi değil mi?
Ama çocuklarımızın bu yeteneklerini yeniden canlandırma ve koruma konusuna girmeden önce dahiyane yeteneklerin yitirilmesi ve bu süreci etkileyen nedenlere bir göz atalım.
Yitik Dehayı Besleyen Unsurlar
Sezgi ve Yaratıcılık – Eğitimde Eksik Halka
OKULLAR SADECE “SINAV” BAŞARISINA ODAKLANIR –
SEZGİ VE YARATICILIK İHMAL EDİLİR.
Yanlış anlaşılmasın. Bu bir eğitim karşıtlığı ile uzaktan yakından ilgili değildir.
Ana fikir; günümüzün bilinen toplu eğitim sisteminin, yaratıcılığı desteklemek ve çocuklarımızın doğal sezgilerini geliştirmek gibi çok önemli konuları unutmuş olmasıdır, bu nedenle baskılanmış dehalar yaratmasıdır.
Eğitim böyle başlamadı… Eğitimden elde edilmek istenen bu değildi. Sokrat, sorular sorarak eğitir, Bilginin dışarıdan yüklendiğine değil içerden çıkarılması gerektiğini savunurdu. Dünyanın en iyi bilinen öğrencilerini (öğrencileri de kendi öğrencilerini) yetiştirdi. Bunlardan sadece ikisi Plato ve Aristo hemen akla gelenlerdir.
Fakat bugünün toplu eğitim sistemi herkesi aynı kalıp, aynı tornadan geçiriyor. Çocuğun sorulara yanıt üreten yaratıcılığı ile hiç ilgilenmiyor. En önemli odak noktası sınavlardan geçer not almaya yarayan yanıtları ezberletmek.
Sonuç olarak, bunu yapamayan çocuk yetersiz olduğuna inanıyor – hem de içlerinde (ihmal edilmiş, baskılanmış) bir deha olduğu gerçeğine rağmen…
Buna ek olarak, problem çözerken adeta sezgilerini göz ardı etmeye yönlendiriliyorlar çünkü devamlı sadece yanıtın ne olduğunu hatırlamaya alıştırılıyorlar. Üstüne bir de yanıt yanlış olduğunda cezalandırılıyorlar bu sayede öğrenme merakları ve algılama yetilerini yitiriyorlar.
Böylece, desteklenmeyen yaratıcılık ve ödüllendirilmeyen algılama ve sezgi oladığında çocuğun içindeki doğal deha ölüyor.
Bütün bunlar yetmezmişcesine, nüfusun okuma yazma oranlarını artırmak, daha fazla çocuğu eğitimden geçirip, nüfusun içindeki diplomalı genç sayısını artırmak adına yapılan düzenlemeler yüzünden çocukalrımızın gerçek potansiyeli iyiden iyiye göz ardı edilmeye ve bastırılmaya başlandı. Hızlandırılımış eğitimler, herkese diploma gibi kampanyalar vb.gibi..
“Sonunda anladım ki:
şairlerin şiir yazmalarını
sağlayan bilgi değil,
bir çeşit güdü ya da ilham”
– Socrates –
Her çocuk bir dahi olabilir.
Bu tamamen nasıl eğitildiği ile ilgilidir.
Her duyarlı anne baba çocuklarını korumak ister. İşte bu nedenle geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitimi konusunda yanlızca eğitim sisteminin verdikleri ile yetinmeyin. Dünyamız her geçen gün daha karmaşık bir hale geliyor ama eğitim sistemleri aynı paralelde gelişme göstermiyor. Çocuklarımız üzerinde oluşan baskı ise onlardaki bu potansiyeli daha da köreltiyor. İnanın, çocuklarımızdaki bu potansiyel kısıtlanmadığında yapabilecekleri karşısında şakınlık duyardınız.
Dahi çocuklar hakkında sıradışı o kadar çok hikaye var ki…
Mesela en iyi yetenek sahibi yetişkinleri bile aşan resimler yapan çocuklar gibi…
ROBBED FROM OUR CHILDREN?
Deha Herkesin Genel Özelliğidir.
İnan, sonra keyfini sür.
Bazı çocukların hiç bir eğitim almaksızın sıradışı yetenekleri olabileceğine inanarak bugünlere geldik. Bazı çocukların doğuştan yetenekli olduklarını sıklıkla duyarız ve hatta söyleriz. Dehanın çok nadir insanların özelliği olduğunu vurgular, buna da inanırız. Zihnimizi, dehanın her insanın özelliği, her insanın Dahi olma olasılığına kapatırız. Konuya önce “Dahi ve Deha nedir?” diyerek girilmeli… Hayal Gücü: Dehanın Sırrı
Deha gerçekte zeka ve yaratıcılık arasındaki ilişkidir. Bu nasıl bir ilşkidir? Neden Hayal Gücü?
Ve Her Çocuk Muhteşem Hayal Gücü ile Doğar!
Beyin dediğimiz hard disk bilgiyi Neron dediğimiz fiziksel bağlantılarda depolar. Herhangi bir bilgi ile ilişkilendirilen neron sayısı arttıkça bilgiye ulaşım o oranda kolaylaşır. Bir bilgiyi daha fazla neron ile ilişkilendirmenin iki yöntemi vardır:
1. Yoğunlaştırmak: Bilgiyi alıp bir nerona yerleştirmek, Bir kelimeyi duyduktan sonra defalarca tekrarlamak ya da bir kavramı anlatan kelimeleri bir nerona depolamak gibi.
2. İlişkilendirmek: Bilgiyi birçok neron ile bağlantılandırmak için zihinsel imgeleme yapmak. Depolanacak bilginin yarattığı duygu, kulağımıza nasıl geldiği, gözümüzde nasıl canlandığı, nerede ve nasıl okuduğumuz gibi tüm detaylar bütününü zihinsel kayıtlara dönüştürmek. İmgelemek ya da zihinsel görüntüleme bir seri karmaşık neron ile aynı bilginin ilişkilendirmesini sağladığından bilginin hatırlanma süreci kolaylaşır ve çabuklaşır. Bu nedenle imgeleme öğrenmeyi hızlandırıdığı gibi eğlenceye dönüştürür.
Düşünce ve Yaşam arasındaki
Doğrudan bağlantının Çocuklara Öğretilmesi:
“Düşüncelerin Kaderin Olur”
Sözler düşünceleri, düşünceler kişiliği, kişilik tarzı, taz ise yaşamı şekillendirir. Sözlerimiz ve düşüncelerimiz karşımıza yaşamın detayları olarak çıkarlar. “Kader” dediğimiz gerçeği böyle yaratır ve yaşarız. Hayal edebildiğimiz herşeyi gerçeğe dönüştürebiliriz. Çocukların geniş hayal gücü ve algılama yetenekleri bilinen bir olgu. Bu olgunun ileriki yaşlara kadar bilgi ile desteklendiğinde yaratılacak gerçeklik çok kolay, doğal, saf ve mucizevi (sıradışı-dahiyane)olurdu.
Her çocuk bu potansiyele doğuştan sahiptir. Bu nedenle çocukların dehalarını yitirmelerini önlemek ve hatta destekleyici etkenlere odaklanılmalı.
Yaratıcılığın desteklenmesi, algı ve sezgilerin daha sağlıklı karar mekanizmasına dönüşmesi için gerekli temellerin oluşturulması atılıcak adımlardan birisidir.
Bunu yapmanın bir çok eğlenceli yolu var. Şimdi çocuklarımızla, onların algı ve sezgilerini öğrenmesini, bunlara güvenini geliştirecek ve yaratıcılıklarına dört elle sarılmalarını doğal gerçeklikleri olan birer dahi olmalarını sağlayarak üç basit ve hemen başlanabilecek yöntemi paylaşalım.
“Sezgi duru görüye çok yakındır;
gerçekliğin sıradışı agılanması
gibi görünür.”
– Alexis Carrel –
But there is also another level to genius that
many people easily forget — intuition.
Çocuğunuzun İçindeki Dahiyi Beslemek
Çocuğunuzda doğuştan varolan Muazzam Potansiyeli geliştirmek ve artırmak için
Üç çabuk ve kolay yöntem
1. Empati Aşılamak
Bir kızılderili atasözü “Başkalarını yargılamadan önce onun makosenleri ile göyüzünde dolunayı 3 defa görene kadar yürü” der. Çocouklarınıza empatiyi olumlu ve eğlenceli şekilde öğretin. Çocuklarınızın onun gibi olmak istedikleri insanları sorun. Bu konuda düşünmeleri için cesaretlendirin. Kimin gibi olmak istersin? Onun hangi özelliğinden etkileniyorsun? Gibi.
Sonra onlara, o insanın “makosenlerini” giymeyi öğretin. Yaşamında neler değişirdi? Dünyayı nasıl görüyorsun? Neleri farklı yapardın? Birileri seni eleştirdiğinde ya da sana kızdığında nasıl tepki verirdin? Neler hissederdin? Çocuğunuzun seçtiği, yaşamından ilham aldığı kişinin duygularını hissetmesini sağlayın. Hergün dışarı çıkmadan önce o “makosenleri” giymeye teşvik edin. Önemli nokta empatiyi anlamak ve geliştirmek. Bu ilk adım. İkinci adım ise daha fazlası olmayı arzulamak. Sonra da bunun mümkün olduğuna inanmak. Onlara deyin ki; eğer düşünebilirsen, hissedebilirsin… ve hissedebilirlerse, olabilirler!
2. Yoğun İmgeleme Kontrolü için Yüreklendirin
Herşeyde olduğu gibi imgelemede de farklı dereceler vardır. Herşey zihinseldir. Şu an diye bir şey yoktur. Şimdi denen şey aslında var olmayan insan zihninin ürettiği bir kavramdır. Bu kelimeleri okurken onlar geçmiş oldular. Geçmiş hafıza, gelecek ise fantazi. Her ikisi hakkında düşünmek zihinsel görsellik – imgeleme gerektirir.
Çocuklarımıza bunu öğretmek gerek ve ne kadar erken bunun değerini, kontrol etmeyi öğrenirlerse ve imgelemeyi kullanırlarsa, beyinlerinde o kadar çok dahi neronlar oluştururlar.
Bunu yapmanın en basit yolu, masalları zihinlerinde görmeye (imgelemeye) çalışmalarını istemektir. Ne hissediyorlar? Eğer masalda çok güzel bir vadiden söz ediliyorsa, gözlerini kapatıp o güzel yerin ne kadar güzel olduğunu anlatmalarını, detayları tanımlamalarını isteyebilirsiniz.
Eğer çocuğunuz daha büyükse çalıştıkları dersi imgelemelerini isteyebilirsiniz ki okuduklarını imgelediklerinden kolayca algılayacak ve öğreneceklerdir ki bu da ders notlarının yükselmesini sağlayacaktır. Ek olarak da ders çalışmak zevkli bir görsel şölene dönüşecektir.
3. Sezgileri Destekleyin
Büyük sanatçılar, yazarlar, kaşifler ve benzerleri yaratıcılığa ulaşmak için sezgiyi kullanırlar.
Sezgilerimiz, hepimizin doğuştan sahip olduğumuz araçlardır. Bu sayede başkalarını anlar ve daha gelişmiş empati oluştururuz. Ama çocuklarımız için daha önemli olan nokta; sezgiler onların daha iyi ve akılcı kararlar vermelerini sağlar ki hayatta çok önemli bir beceridir. Sezgileri gelişmiş ve onlara aşina olanlar daha kolay ve kaliteli iletişim kurarlar. Aileleri ile ilişkileri çok daha sağlıklıdır. Çünkü sezgiler sayesinde diğerlerinin duygularını algılamak ve tartmakta ustalaşırlar. Sezgileri gelişmiş ve onlarla uyum içinde olan çocuklar karşılaştıkları insanlar ve durumları çok daha rahat ve iyi kavrayabilirler.
Sezgilerini geliştirmek konusunda çocukları yüreklendirmek için çalan telefonda kimin aradığını, kapı zili çaldığında kimin geldiğini, asansör beklerken hangi asansörün kapısının daha önce açılacağını tahmin etmek gibi oyunlar hem eğlenceli, hem çocuğunuz ile geçirdiğiniz zamanın kaliteli olmasını sağlarken, diğer yandan çocuğunuzu sezgilerini kullanmaya teşvik etmiş ve algılarını geliştirmesine yardım etmiş olursunuz.
Bunlar başlangıç olarak kullanabileceğiniz üç basit teknik.