Yaşamın Elinde mi?
Hemen her fırsatta söylüyorum. Seminerlerde, sertifika programlarında, sohbetlerde veya birileri benden sorun olarak gördükleri bir konuda fikir almak için geldiklerinde ve tabii ki sık sık da kendime hatırlatmak için söylüyorum.
Ben ne istiyorum?
Bugün yine bu soruyu sormaya devam etmenin yararını gördüm. Canımı sıkan bir olay veya tam anlamıyla tanımlamak gerekirse idare eder duruma gelmiş olmasına rağmen daha iyi olsa çok daha iyi hissedeceğimi bildiğim bir durumda, beterin beteri var, bundan iyisi can sağlığı demek yerine veya elimdeki durumu düşünmek yerine kendime tam olarak ne istediğimi sordum. Ondan sonra gerçekten istediğim durumun gerçekleştiğini imgeledim ve bundan sonra evrenin gizli güçleri devreye girdi ve işte mucize oldu da diyebilirim ama bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Arada olanları atlarsak, doğrudan sonucu yazarsak bu da doğru olur ama bu yüzden bir çok insan hayal kırıklığına uğramıyor mu? Bir çok insan “hayalini kurdum ama olmadı. Bırakın bu zırvaları demiyor mu?” Ben defalarca duydum. o alaycı bakışları defalarca gördüm. Hayaller kurulmuş, imgelemeler yapılmış ama sonuç hiç de mucizevi olmamış. Hepsi boş çıkmış. Bense ne istediğimi sorduğumda aklımın erdiği kadar düşündüm. Sonra zihnimle bulabildiğim ve istediğim sonucu gözümde canlandırdım. Sonunda gözümün önüne gelen imgenin bana hissettirdiği duyguyu yakaladım. İşte sihir burada başlıyor. O duyguyu düşündükçe artık var olan durumun ayrıntıları yerine, olmasını arzu ettiğim duruma odaklanmıştı sınırları ile meşhur zihnim. Zihin aynı konuya odaklanınca yine bildiğimiz sınırlarından dolayı sorunu düşünemez. Sonunda bir olay, bir sahne, bir yerlerde okunan bir yazı veya aynen bana olduğu gibi yıllarca önce söylendiği halde pek önemsenmemiş olmasına rağmen bir yerlere kaydolmuş bir bilgi kırıntısını hatırlayıverince ve ben hatırladığım bilgiyi kullanmaya karar verince ve yaptığımı yapmaya devam edince, her hareketimle kafamda daha önce belirmiş imgeye biraz daha yaklaşırken yüzümdeki gülümsemeyi ve içimde yavaş yavaş ama sonunda kocaman oluveren duygu da daha önce içimde hissettiğime benzedikçe yine biliyordum. Evet. İşte o duygu yine oradaydı ve ben yine başarmış olmanın yüzüme yerleştirdiği beşlik simit gibi yani koskocaman sırıtıyordum. Burada sizlere bir başarı hikayesi anlatmıyorum. Burada sizlere bu yazıları yazarken bu sözcüklerin buraya dökülmesine sebep olan olayın sürecini anlatıyorum çünkü sizler bu sözcükleri okumak denen süreci yaşarken gördüklerinizi önce zihniniz kaydediyor. Sonra beyninizin idrak işlemlerinden sorumlu bölümleri devreye giriyor ve sözcükler dizisine anlam verme etkinlikleri devreye giriyor. O sırada benim yazdıklarımın kafanızı karıştırmasını özellikle, bilerek yapma gayretimin sebebi de burada devreye giriyor çünkü kafam karıştı dediğiniz o anlarda zihniniz gördüğü verilere kendince, daha önce bildiğini düşündüğü veriler ile karşılaştırarak bir tanım vermeye uğraşırken benim içimde oluşmuş duygunun sebebi olan imgenin titreşimlerini farklı bir seviyede algılamaya başlıyorsunuz ve kendinizi iyi hissediyorsunuz. İşte işin sırrı bu. Tabii yıllardır bu işin üstatlarının üstatlarından öğrendiklerime eklediğim deneyim ve öğrenmekten aldığım hazza katkıda bulunan benden öğrenmeye gelmişlerden öğrendiklerimle bu yazılar her geçen biraz daha farklılaşırken isteyenlere istediklerini verme konusunda daha da güçleniyorlar. Burada okumuş olduklarınız tam şu anda, siz burayı okurken zihninizde kocaman bir kaç kapı açıldı. Size engel olduğunun farkında bile olmadığınız sınırlarda alındığından bile haberiniz olmayan önlemler kalktı. Çok kısa bir süreliğine dahi olsa sadece siz muhteşem bir fırsatı ellerinize aldınız. Şifre falan yok. Aramak zorunda olduğunuz bir telefon ya da yazacağınız bir tümce veya birilerine göndereceğiniz ileti falan da yok. Sadece hayatınızda şu an sizi az ya da çok rahat ettirmeyen ne varsa onu düşünün. ondan sonra bu gece uyuduğunuzda bilinçaltı dediğimiz o gelmiş geçmiş ya da gelecek tüm bilgisayarlardan daha güçlü olmayı sürdürecek program sizin için devreye girecek ve size sizi çözüme götürecek ipuçlarını vermeye başlayacak. Bu ipuçları birer imge, birer his, birer fikir veya duyduğunuz bir ses ya da okuduğunuz bir yazı olabilir. Size yapacak tek şey kalıyor. Takip edin. Düğümlerin çözüldüğünü, mucizelerin önünüze serili verdiğini göreceğim diye kasmayın. İçinize doğan hissi, aklınıza geliveren fikri veya zihninizin gözünde beliriveren resmi takip edin. Bunu biliyorum çünkü seminerlerimde, toplantılarımda, sohbetlerimde ve çalışmalarımda sadece ben hissetmekle kalmıyorum. Duygularından en kopuk insanlardan bile geri bildirim olarak bu doğrulamayı duyuyorum. Ve işte size bir kocaman kapı, istediğiniz zaman, istediğiniz sıklıkla tekrar okuyarak yeniden açabileceğiniz türden. Bu kapı kocaman gerçekliklere yol açabilir. Bu kapının arkasında önünüzü kapatmış perdeler aralanabilir. Sadece okuyun ve düşünün. Sonra akşamına uykuya gönül rahatlığıyla yatın. Ertesi sabahtan itibaren içinize doğanlar, aklınıza gelenler ve gözünüzün önüne serilenleri takip ederken aklınızı, sağ duyunuzu ve deneyimlerinizi değerlendirerek kendi mucizenizi yaratırken bu satırların açtığı kapıyı ve bu sayede hayatınıza dolan ışığı başkalarına da siz hatırlatın.
Hatırlatın ki her birimizin kapıları ardına kadar açılsın perdeleri sonuna kadar aralansın.
Ne güzel olur. Değil mi?